“Sonra sessizlik, hareketsizlik. İkiyüzlülük bile diyebilirsin,
çünkü, belki de bilirsin, kaç çarmıha gerilmiş çığlık,
kaç diz çöküş gizlidir
o dikey saydam görkemin gerisinde.
Hele akşam olurken, şu bahar günlerinde, ve liman
uzakta bir yangınken, yaldızlı ve kızıl,
gemi direklerinin karanlık ormanında, balıkları
duyarsın, suların basıncında, küçük üçgen ağızlarıyla
derin bir soluk almak için suyun yüzüne çıkan. Dikkat ettin mi?
Böyle zamanlarda suyun yoğun aydınlığı kırılır
küçük balıkların binlerce ağzıyla. Kimse dayanamaz
hiç ara vermeksizin o sınırsız tekinsiz manzaraya bakmaya bunca
suyun ağırlığı altında,
bu masalsı denizin ormanlarında, bu soluk kesici saydamlıkta.
Bence bir bakıma fotoğraflar da dayanamaz çerçeve camlarının
ardında,
nasıl poz verilmiş olursa olsun, ne kadar güzel olursa olsun
duruşları,
hayatlarının durdurulmuş bir anında, gururlu bir saflık içinde,
eşsiz güzellikte bir el fotoğrafçının stüdyosundaki
zarif masanın ya da dizlerinin üzerinde dururken
yakalarında (tabii) solmayan bir çiçek,
ne kendini beğenmişliklerini ele verecek kadar yaygın,
ne de yazgılarına boyun eğmişçesine büsbütün tutuk
belli belirsiz bir zafer gülümseyişi dudaklarında.
Oysa zaman tümüyle pusuya yatmıştır onlar için, onların bu güzel
anlarının önünde ve ötesinde.
ve onlar tümüyle isterler bu zamanları, taşıllaşmış
saygınlıklarını, önceden tasarlanmış olup olmaması fark etmeyen
görkemli duruşlarını yitirecek olsalar bile,
bu canlı öyküleri mum gibi eriyecek olsa bile bakışlarının
alevinde,
ışığın saydamlığında beliren gençlikleri yalanlanacak olsa bile.
Ne var ki, onların isteğinden daha büyük ya da eşit olarak
görünür korku; sonra gülümseyişleri de
denizin dibinde, iki kaya arasında uzanmış duran
gümüşten bir balık gibidir – ya da havada,
kendi uçuşuna asılı, kanatları kımıltısız
kül rengi bir kuş gibi. Fotoğraflar da
öyle kapalı kalır, bütün pişmanlıkları, düşmanlıklarıyla,
çerçevelerinin, isteklerinin ve korkularının dışına çıkamadan,
bakarak usandırıcı göğe ve uçsuz denize.
Bu yüzden daracık bir yer seçeriz korunmak için
kendi sınırsızlığımızdan.. Belki de bu yüzden
burada oturuyorum ben, bu pencere önünde, bakmak için
gemicilerin rıhtımda, kaldırım taşlarında kalan
ayak izlerinin bir peri masalındaki sıra sıra,
dikdörtgen aylar gibi yavaş yavaş silinişine..”
YANNIS RITSOS..
(‘PENCERE’ adlı şiirinden..)
‘ALIŞKANLIKLAR DA DEĞİŞİR..’, YANNIS RITSOS, Çeviri : CEVAT ÇAPAN, ADAM Yayınları, 1984, 96 Sayfa..